25 Mayıs 2008 Pazar

Süleyman Hilmi Tunahan’dan (k.s.) (Hatıratım, Ali Erol)

—Peygambere, elçi demek çok çirkindir. Nebi; cennet, cehennem ve bütün hadiseleri bizzat görerek, gelip haber verendir. İlimleri şuhudidir. Bizim nebimiz, cennet cehennem dâhil bütün ulviyyatı, bizzat görmüştür. Diğer peygamberan-ı ızam ise, ruhen gördüler. Bizim nebimizin varisleri de ruhen görür.
— “Semavat ve arzda ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder” Tesbihin bir manası da: Havada ve suda sür’atle yürümektir. Maneviyatta sür’at lazım. Sessiz sür’at. İki parmağın birbirine değmesinde ses çıkmadığı gibi, dudaklardan da çıkmamalı. Kalb ve lisan lafız ve manayı beraber yürütmeye gayret etmeli.
— Cihanın nuru, merkez-i tecelli-yi zat olan Varis-i Muhammedinin kalb-i şerifinden dağıldığından, bütün tarikatlar feyz almak için ona muhtaç ve irtibat kurmaya mecburdurlar.
— Hz. Mehdi (Aleyhi Rıdvan) hakkında vaki hadis-i şerifte, Fahri Âlem (s.a.v.) Efendimizden sırran haber sadır olmuş olup ancak anahtarı kimde ise o açar ve işin hakikatini o anlar, başkası anlayamaz. Herkes anlasa sır zahir olur. Usule muhalif gelir. Yani zamanın sahibi, Rasulullah’ın varisi perdeyi kime açarsa ancak o anlar.
— İnsan nefsi üzerinde, tasarruf ve terbiye bakımından büyük te’siri olan Nakşî yolunun, hassalarından biri de başkasının menfaatini kendi menfaatine tercih etmektir. Bu ise kemalat-ı insaniyedendir. Şu güzel hasleti nefsine tatbik eden, Peygamber ahlakiyle ahlaklanmış sıfatlanmış olur.
— Nefsin kuvvetli hastalıklarından biri hased olduğu gibi, şeytanın kuvvetli tasarruflarından biride vesvese olup, Kur’an-ı Kerim’in, tertibinde hased ve vesvese ile nihayet bulması, bu işin ehemmiyetine işaret eder. Habis nefsin bütün arzuları menfaat olup emel ve arzuların tavanı yoktur. Menfaatperest insanlar, nefsin köleleridir. İmam-ı Rabbani evladları ise, şöyle düşünür: Herkes Müslüman olsun, Hak yolunu bulsun. Bizden evvel cennete girsin. Zengin ve âlim olsun. Bizler de Hak yolunda hadim olalım, (hizmet edelim) derler.
—Ana, meme verdikçe çocuk büyüdüğü gibi, nefis de, arzularına uyudukça büyür. Hatta veli olsam, peygamber olsam der. Nefsi-i emare ancak rabıta ile terbiye olur.
- İnsanın etrafı kebair, nefis, şeytan, hırs, tama, ilh., şeylerle çevrilmiş olup, cemal-i ilahiye giden yolu kesmek isterler. Hz. Şah-ı Nakşıbend (k.s.): Bu setler, silah ve sair sebeplerle aşılmaz. Sabahlara kadar ibadet ve zikirle meşgul olsa letaife nur girmez. Zira kapılar açılmaz. Ancak rabıta ile setler yıkılır, kapılar açılır, kalbe nur girer.
Büyük ceryanın demiri erittiği gibi, rabıta da bu setleri yok eder. Tarik-i Nakşî; rabıta yolu, enbiya ve mürselin yolu, arifler, kâmiller, sıddıyklar yolu, Tarik-i müşahede ve Tarik-i şuhuddur.
— Bundan böyle Allah’ın siyaseti, Allah’ın planları ve Allah’ın programı cari olacak ve ne olursa iyi olacak. Tarla dikenlenince sahibi tırpan getirip temizlediği gibi, Allahü Teala da mülkünü zaman zaman temizler. Her şeyin bir temizlik usulü var. Arzın temizliği de harb ve kılınçtır. İnsanlar bunu bilip, Mevla’nın mülkünde isyanı terk etmeli. Ve esbaba uyarak gaza askeri hazırlarken dua askerini de unutmamalı. Zira dua askeri, gaza askerinin ruhu gibidir, denilmiş. Haber-i Rasul ile sabit olduğu üzere dua mü’minin silahıdır.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Çok güzel